top of page
  • Yazarın fotoğrafıAnıl Yetişen

Çok zeki

Telefonun şifresini biliyor, sabah bizden önce uyanıp televizyonu açıyor, adını biliyor, çamaşır makinesinin açma düğmesine kendisi basmak istiyor, Cumhurbaşkanı’nı görünce tanıyor, babasının tuttuğu takımı görünce gol diye bağırıyor, bizim araba hangisi onu bile biliyor gibi çok zeki diye neler duydum ben.  Elbette her çocuk zekidir ve ebeveynleri tarafından çok zeki olarak görülür.


Teddy, İngiltere'nin Somerset bölgesinden ve kısa süre önce Mensa'nın en genç üyesi olarak tarihe geçti. Habere göre iki yaşındaki Teddy'nin hikayesi, bir çocuğun nasıl olağanüstü yetenekler geliştirebileceğinin canlı bir örneğiymiş. İki yaşında, kendi kendine okumayı ve saymayı öğrenmiş - ve bu sadece İngilizce ile sınırlı değil. İnanması zor olsa da, Mandarin Çincesi de öğrenmiş, neden diye sormuyorum bile. Annesi Beth, oğlunun tabletinde sadece ses çıkardığını düşünmüş, ama aslında o, Çince'deki harfleri seslendiriyormuş. Çocuğunuzun böylesine bir yeteneği olduğunu anlamak gerçekten şaşırtıcı olmalı.


Yüksek IQ’lu çocukların üye olduğu Mensa’nın süreci de oldukça dikkate değer. Mensa, genel nüfusun yalnızca en üst %2'sine hitap eden bir yüksek IQ'lular kulübü. Oldukça ayrımcı geliyor bana bu.


Bir diğer iki yaşındaki çocuğumuz yüksek IQ'su ile Mensa'nın en genç kız çocuk üyesi oldu daha yeni. Isla'nın ebeveynleri Jason ve Amanda McNabb, Guinness Dünya Rekorları web sitesine, teyzesinin ona ikinci yaş doğum günü hediyesi olarak silinebilir bir yazı tableti vermesinin ardından kızlarının zekasının değerlendirilmesi gerektiğini fark ettiklerini söylemişler.


Jason tahtaya "kırmızı" kelimesini yazdığını ve Isla'nın çoğu çocuğun bu yeteneği kazandığı yaşın yaklaşık dört veya beş yaş altında olmasına rağmen okuyabildiğini söylemiş.


Isla'nın ebeveynleri, evin çeşitli yerlerinde çok renkli oyuncak harflerle yazılan kelimeleri fark etmeye başladıklarını söylemişler. SANDALYE yazılı kelime bir sandalyenin yanında bulunmuş. Kanepenin yanında, KANEPE yazan harfler dizilmiş. Bir noktada Isla'nın ebeveynleri kedileri Booger'ın yanında CAT kelimesi bulmuşlar.


Kâr amacı gütmeyen Mensa Stanford-Binet Zeka Ölçeği veya diğer belirli standart IQ testlerinde 98. yüzdelik dilimde puan alan kişilere açık.


Stanford-Binet Zeka Ölçeği Testinin kökeni, 20. yüzyılın başlarına, Fransız psikologlar Alfred Binet ve Théodore Simon'un çalışmalarına dayanıyor. Ancak asıl popüler hale gelmesi, Lewis Terman'ın Stanford Üniversitesi'nde bu testi yeniden düzenlemesiyle oldu.Peki, bu testte neler soruluyor? Örnek vermek gerekirse, mantıksal akıl yürütme becerilerini ölçen sorular, kelime bilgisi, hafıza görevleri ve görsel-uzamsal zorluklar yer alıyor. Hatta bazı matematiksel problemler de testte karşımıza çıkabiliyor.


Bu test, her yaştan insan için uygulanabilir ve oldukça kapsamlı bir zeka değerlendirmesi sunuyor. Eğitim ve psikolojik değerlendirme alanlarında oldukça yaygın bir şekilde kullanılıyor. Popüler ve modern dünyanın zeka tanımına bağlı kalarak bir ölçüm yapıyor desek yeridir. Stanford-Binet Zeka Testi, zeka ölçümünde önemli bir araç olmasına rağmen, bazı eleştirilere maruz kaldığı bir gerçek. Bu eleştiriler genellikle testin kapsamı ve uygulanış şekliyle ilgili.


Stanford-Binet gibi geleneksel zeka testleri, belirli bir kültürel ve sosyoekonomik arka plana dayalı bilgi ve becerilere ağırlık verdiği için eleştiriliyor. Bu durum, farklı kültürellerden gelen bireylerin testte adil bir şekilde değerlendirilmediğini düşündürüyor.


Test, zekanın sadece belirli yönlerini (mantıksal akıl yürütme, kelime bilgisi gibi) ölçerken, duygusal zeka veya yaratıcı düşünme gibi diğer önemli yönleri göz ardı ediyor diye de eleştiriliyor.


Hepimizin zihinsel yetenekleri zaman içinde ve farklı koşullar altında değişebilir. Stanford-Binet gibi testler, bu dinamik doğayı tam olarak yansıtamayabilir ve bireylerin potansiyellerinin sabit ve sınırlı bir ölçümünü sunar.

Test günü çocuğun haleti ruhiyesi ve çocuğun test kaygısı göz önünde bulundurulmadığında sağlıklı sonuçlar vermeyebilir.


Bizim çok zeki dediğimiz çocuklardan gerçekten kaç tanesi Albert Einstein, Mozart, Marie Curie'den ve Leonardo da Vinci oluyor?


Leonardo da Vinci Rönesans döneminin dehası, sadece bir ressam olarak değil, aynı zamanda mucit, mühendis, anatomist ve bilim insanı olarak da tanınıyor.

Leonardo'nun not defterleri, onun ileri görüşlülüğünü ve zamanının çok ötesindeki düşüncelerini gözler önüne seriyor.  Örneğin, helikopter, tank ve asma köprü gibi modern icatların ilk taslaklarını çizmiş. Bu tasarımlar, gerçekleştirilmeleri için gerekli teknolojinin henüz var olmadığı bir dönemde yapılmış olmasına rağmen, modern mühendislik ilkelerini yansıtıyor.


Leonardo ayrıca insan anatomisine dair detaylı çalışmalar yapmış ve bu çalışmaları, o dönemdeki tıp bilgisinin sınırlarını zorlamıştır. Örneğin, insan kalbinin iç yapısını ve kan dolaşımını anlamada önemli katkılarda bulunmuş. Bu çalışmalar, modern anatomi biliminin temellerini oluşturmuştur.


Leonardo'nun bu geniş çaplı başarıları, onun sadece bir alanı değil, pek çok farklı disiplini derinlemesine anlayabilen nadir bir zihne sahip olduğunu gösteriyor. Onun bu yönü, onu sadece Rönesans döneminin değil, tüm zamanların en büyük dehalarından biri yapıyor.


Leonardo da Vinci'nin çocukluğu hakkında sınırlı bilgiler bulunmakta, ancak mevcut kaynaklar bazı ilginç detayları ortaya koyuyor. Leonardo, 1452'de İtalya'nın Vinci kasabasında doğdu. Babası noter olan Piero da Vinci, annesi ise köylü bir kadın olan Caterina idi. Leonardo, gayrimeşru bir çocuk olarak dünyaya geldi ve büyük olasılıkla babası tarafından büyütüldü.


Leonardo'nun erken eğitimiyle ilgili kesin bilgiler az olsa da, genç yaşta çeşitli konularda yetenek gösterdiği biliniyor. Çocukluğunun büyük bir kısmını Toskana kırsalında geçirdiği ve doğal dünyaya büyük bir ilgi duyduğu söylenir. Bu, daha sonraki çalışmalarında doğa ve hayvanlarla ilgili gözlemlerinin kaynağı olabilir.


Genç Leonardo, babasının evinde yaşarken, babasının sanatçı arkadaşlarından biri olan Verrocchio'nun atölyesinde çıraklık yapmaya başladı. Bu dönemde resim, heykel ve mekanik konularında eğitim aldı ve bu yeteneklerini geliştirdi. Leonardo'nun bu dönemde edindiği beceriler, daha sonraki yaratıcı başarılarının temelini oluşturdu.


Leonardo da Vinci'nin çocukluğu, onun meraklı doğasını ve geniş çaplı ilgi alanlarını yansıtan bir dönem olarak görülüyor. Bu dönem, onun daha sonraki yıllarda gösterdiği olağanüstü yaratıcılığın ve çok yönlülüğün temelini atmış olabilir.


Diyelim ki üstün potansiyelli bir çocuğumuz var ve Türkiye'de, bu çocuk ne yapabilir?

Üstelik büyük şehirde bir apartman dairesinde, Avm, park, okul üçgeninde yaşarken. Kaldı ki ona hangi öğretmen ne şekilde bir eğitim verecek, tartışma konusu. 


Sizin için Leonardo da Vinci'nin zekâsını analiz etmek istedim. Onun zekası çok yönlü, meraklı, yenilikçi ve analitik terimleriyle tanımlanabilir.


Çok Yönlülük: Leonardo, birçok farklı alanda başarı göstermiş bir polimat idi. Resim, heykel, mühendislik, anatomiyi kapsayan geniş yelpazede yeteneklere sahipti. Bu, onun zekâsının sadece tek bir alana odaklanmadığını, geniş bir bilgi ve beceri yelpazesi üzerinde çalıştığını gösterir.


Meraklılık: Leonardo, dünyayı keşfetme ve anlama konusunda sınırsız bir merak gösterdi. Doğayı, insan vücudunu, mekanik aletleri ve daha fazlasını incelerken gösterdiği dikkat, onun sürekli öğrenme arzusunu yansıtır.


Yenilikçilik: Leonardo'nun zekâsı, mevcut bilgi ve teknoloji sınırlarını aşma eğilimindeydi. Helikopter, tank ve asma köprü gibi modern icatların ilk taslaklarını çizmesi, onun zamanından önce düşünebilen bir yenilikçi olduğunu gösterir.


Analitik Düşünce: Leonardo, detaylara dikkat etme ve karmaşık problemleri çözme becerisi gösterdi. Özellikle anatomik çalışmalarında, insan vücudunu ayrıntılı bir şekilde inceleyerek bilimsel anlayışı derinleştirdi.


Da Vinci Standard Binet zeka testine girseydi ne sonuç alırdı muğlak tabii ama elimizde zeka testine girmiş farklı kültürden Afrika'dan bir grup öğrenci var. Bu öğrencilerIe yapılan bir araştırma, onların zeka testinde sözel bölümde İngiliz öğrencilerle benzer performans gösterdiği, ancak görsel - uzamsal görevlerde, yani blok tasarımı gibi testlerde ciddi zorluklar yaşadığı görülüyor. Bu, farklı kültürellerden olanların bu tür testlerde ne kadar etkili olabileceğinin bir göstergesi. 



Gana'da yapılan başka bir çalışmada, gençler blok tasarımı testini anlamakta zorlanmışlar. Testte kullanılan bloklarla farklı şekiller oluşturmak yerine, onları sık sık kule şeklinde üst üste dizmişler. Bu yüzden de IQ puanları düşük çıkmış.

Bu, farklı kültürel arka planların, problem çözme yaklaşımlarını nasıl etkileyebileceğinin başka bir örneği.


Daha da ilginci, Ekvador'daki Waodani yetişkinleri üzerinde yapılan bir çalışmada, bu kişilerin geometrik şekilleri yeniden üretmede önemli zorluklar yaşadıkları bulunmuş, zekalarında önemli bir gerilik olduğu düşülmese de sırf bu sebeple düşük puan almışlar. 


İşte bu örnekler, IQ testlerinin her zaman herkes için adil olmadığını net bir şekilde ortaya koyuyor. Farklı kültürlerin ve deneyimlerin, test sonuçlarını nasıl etkilediğini göz önünde bulundurmak, zeka ölçümünde daha adil ve kapsayıcı bir yaklaşım gerektirdiğini gösteriyor.


Çok sevilen WISC-R Zeka testi sorularandan biri Türkiye'nin başkenti neresidir? 1990'larda Güneydoğu köylerinde bu ve benzer sorulara doğru yanıt veremeyen kasabalı çocuklar zeka geriliği tanısı alıyordu. Adil bir eğitim olsaydı zeka testi sonuçları farklı olacaktı. 


Ebeveynler olarak, çocuğunuzun IQ puanına çok fazla önem vermek yerine, onların bütünsel gelişimine odaklanmak çok daha değerli. Çünkü her çocuk farklıdır ve her birinin güçlü yönleri ve ilgi alanları vardır. Bir çocuğun yüksek bir IQ puanına sahip olması, onun diğer önemli becerilere sahip olacağı anlamına gelmez. Örneğin, sosyal beceriler, empati, yaratıcılık ve adaptasyon yeteneği gibi alanlar IQ testleriyle ölçülemez.


IQ testleri, bazı durumlarda belirli akademik veya zihinsel becerilerin bir göstergesi olarak yararlı olabilir ancak bu testlerin sınırlılıklarını anlamak önemli. Çocukların bireysel farklılıklarını ve potansiyellerini anlamak, onları tek bir sayıya indirgemekten çok daha değerli. Eğitim ve gelişimde, çocukların tüm yönlerini desteklemek ve onlara çeşitli deneyimler sunmak, onların en iyi şekilde gelişmelerini sağlayabilir.


Düşünün, Albert Einstein'ın okulda başarısız olduğu söylenir. Eğer sadece IQ testlerine bakılsaydı, belki de onun bu kadar yenilikçi bir düşünce yapısına sahip olduğunu anlamayabilirdik. Ortaya koyduğu fizik yasaları bugün olmayabilirdi.


Ya da sanatçılar, yazarlar, müzisyenler; bu insanların yaratıcılıkları, duyguları, hayal güçleri bir IQ testinde nasıl ölçülür?


Örneğin, Picasso'nun yaratıcılığı veya Frida Kahlo'nun duygusal derinliği bir testte nasıl ölçülebilir? Bu insanlar, duygusal zeka ve yaratıcılık gibi ölçülemeyen zeka yönlerini sergiliyorlar. Ve bu yönler, genellikle IQ testlerinde göz ardı ediliyor.


Ayrıca, IQ testleri kültürel ve dil farklılıklarını da göz önünde bulundurmada yetersiz kalabilir. Farklı kültür ve eğitim arka planlara sahip bireylerin aynı testte aynı şekilde başarılı olmalarını beklemek adil mi? 


Bu bize testlerin bazı insanlara karşı önyargılı olabileceğini gösteriyor ve hatta ayrımcı olabileceğini. Yani, evet, IQ testleri belirli zihinsel yetenekleri ölçmede kullanışlı olabilir. Ama bu testlerin sınırlılığını ve zekanın çok daha geniş ve çeşitli olduğunu unutmamak önemli. 


Bir çocuğun veya yetişkinin zeka seviyesini sadece bir sayıya indirgemek yerine, onların becerilerini, yaratıcılıklarını, duygusal zekalarını ve kişisel yeteneklerini de göz önünde bulundurmak gerekir.


Teddy Hobbs gibi erken yaşta Mensa'ya kabul edilen çocuklar olabilir ve bu kesinlikle etkileyici bir başarı ama çocuğun gerçek potansiyeli, sadece IQ puanıyla değil, onun merakı, yaratıcılığı ve öğrenme tutkusuyla da ölçülmeli. 


Steve Jobs Sadece çok zeki olduğu için hayatımıza ısırılmış bir elmayı sokmadı.

Çocukların ve yetişkinlerin potansiyelini tam olarak anlamak için, daha geniş bir perspektife ihtiyacımız var. Günümüz eğitim sisteminin de sorunu bu zaten. Daha ilk okulun ilk yıllarından itibaren tek tip öğrenci modeli bekleniyor. Dikkati dağınık, odaklanamıyor, potansiyeli var ama kullanmıyor ya da uyumsuz diye etiketlenen çocuklar var. Bu çocuklar eğitim sisteminin şartlarına uymadığı için ayrımcılığa maruz kalıyor. Çocuğun potansiyelline uygun bir eğitim sistemi değil eğitim sistemine uygun çocuklar yetiştirilmeye çalışılıyor. 




Yeni yazılardan haberdar olmak için bloğu takip etmeyi unutmayın.


Bu yazıyı podcastte dinleyebilirsiniz.


5 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page