Çocuk psikolojisi
pedagog desteği
Yüzyıllar önce, çocuk psikolojisi ve pedagoji tamamen yabancı bir kavramdı. Örneğin Ortaçağ döneminde, çocuklar yetişkinlerin küçük versiyonlarından başka bir şey olarak görülmüyordu. Yetişkinler ile aynı şekilde muamele görüyorlardı- hatta kıyafetleri bile aynıydı. Bugün çocukluğun insan hayatında çok önemli bir gelişim dönemi olduğunu biliyoruz. Çocuklukta meydana gelen olayların - hatta görünüşte önemsiz olanlar da dahil- yetişkinlikte nasıl hissettiğimiz ve nasıl davrandığımız üzerinde doğrudan bir etkiye sahip olduğuna eminiz.
Çocuk psikolojik süreçleri ve özellikle bu süreçlerin yetişkinlerden farklı olduğu, doğumdan ergenliğin sonuna kadar olan süreçte nasıl geliştikleri ve bir çocuktan diğerine nasıl ve niçin farklı olduklarının araştırması özel bir uzmanlık alanıdır. Bu alan çocuk psikolojisi olarak bilinir.
Çocuk psikologları, öğrenme güçlüğü, dikkat eksikliği bozukluğu, hiperaktivite, anksiyete ve depresyon gibi duygusal veya davranışsal sorunlara neden olan durumları teşhis etmek ve çözmek için çocuklar ve gençler ile çalışır.
Ayrıca çocukları gelişimsel gecikmeler, otizm spektrum bozukluğu belirtileri ve gelişmeyi etkileyen diğer problemler açısından da değerlendirir ve tedavi planı hazırlar, aile danışmanlığı verir.
Çocuk psikolojisinin, pedagog desteğinin ana alanları
1. Gelişim
Çocuk gelişimi genellikle üç alanı kapsar: fiziksel, bilişsel ve sosyal-duygusal.
Genel olarak nispeten kararlı, öngörülebilir bir sırayla meydana gelen fiziksel gelişim, fiziksel vücut değişikliklerini ifade eder; kaba motor ve ince motor koordinasyonları gibi belirli becerilerin kazanılmasını içerir.
Bilişsel veya zihinsel gelişim, çocukların bilgi edinmek için kullandıkları süreçleri ifade eder ve dil, düşünce, akıl yürütme ve hayal gücünü içerir.
Sosyal ve duygusal gelişim birbiriyle ilişkili olduğundan, bu iki alan genellikle birlikte gruplanır. Başkalarıyla ilişki kurmayı öğrenmek çocuğun sosyal gelişiminin bir parçasıdır.
Duygusal gelişim ise duyguları ve duyguların ifadesini içerir. Güven, korku, mutluluk, üzüntü, gurur ve mizah, herkesin sosyal-duygusal gelişiminin bir parçasıdır.
Çocuğun gelişiminin fiziksel, bilişsel ve sosyal-duygusal alanlarının tümü birbiriyle ilişkilendirilemez.
Bir alandaki gelişme, diğer alandaki gelişimi de kuvvetle etkileyebilir.
Örneğin, sözcük yazmak hem ince motor becerileri hem de bilişsel ve dil becerileri gerektirir.
Bu ilkeleri anlamanız, çocuklara nasıl baktığımız, nasıl davrandığımız ve eğittiğimiz ile ilgili büyük bir etkiye sahiptir.
2. Gelişim basamakları
Gelişim basamakları, psikologların bir çocuğun bulunduğu yaş dönemine uygun ilerlemesini ölçmek ve değerlendirmek için önemli bir yoldur.
Temel olarak, bir çocuğun gelişiminde, ortalama bir çocuğun belirli bir yaşta neler yapabileceğini belirlemek için kontrol noktaları olarak düşünebiliriz.
Farklı yaşlar için gelişim basamaklarını bilmek, psikoloğun çocuğun gelişimini anlamasına ve izlemesine yardımcı olur ve aynı zamanda gelişimsel gecikme ile ilgili olası sorunları belirlemeye yardımcı olur.
Hiçbir sorun olmasa bile çocuğunuzun gelişiminin takip edilmesi için, gelişim dönemine uygun pedagojik danışmanlık alabilirsiniz.
Çocuk psikologları pedagojik gelişim alanlarını takip eden dört ana gelişim basamağı kategorisine bakarlar.
Birincisi, hem kaba hem de ince motor becerilerinin gelişmesiyle ilgili fiziksel gelişim basamaklarıdır.
İkincisi, çocuğun düşünme, öğrenme ve problem çözme konusundaki gelişim yeteneğini ifade eden bilişsel veya zihinsel gelişim basamaklarıdır.
Üçüncüsü, çocuğun duygularını ifade etme ve sosyal etkileşime cevap verme becerisiyle ilgili olan sosyal ve duygusal gelişim basamaklarıdır.
Ve son olarak, çocuğun sözlü ve sözsüz iletişim becerilerini geliştirmesini içeren iletişim ve dil gelişim basamaklarıdır.
3. Davranış
Tüm çocuklar zaman zaman yaramaz, kural tanımaz ve itici olabilirler. Ebeveynler ve çocuklar arasındaki çatışmalar, iki yaş sendromumdan ergenliğe kadar, çocukların bağımsızlıklarını öne sürmek ve kendi kimliklerini geliştirmek için başvurdukları bir çaba ile sürmektedir.
Bu davranışlar büyüme sürecinin normal bir parçasıdır. Ancak, bazı çocuklar için normların dışında kalan son derece zor ve çevrelerini zorlayan davranışlara sahip olabilirler.
Aslında, davranış bozuklukları ebeveynlerin çocuk psikologlarının yardımına ihtiyaç duymalarının en yaygın nedenidir.
Bazı durumlarda, bu davranış sorunlarına, büyük ölçüde stresli durumlara bağlı geçici problemler neden olabilir. Kardeş kıskançlığı, boşanma ya da aile içinde ölüm gibi.
Bunun dışında kalan durumlar ise, çocuğun yaşına uygun olmayan sürekli ve düşmanca, saldırgan ve yıkıcı davranmasını içeren, karşıt olma karşıt gelme bozukluğu, davranış bozukluğu ve dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunu içerir.
Bazı durumlarda duygusal problemler ve duygudurum bozuklukları ile durum daha da kötüleşebilir.
Çocuk psikolojisi ve pedagog desteği, beyin, genetik, diyet, aile dinamikleri ve stres dahil olmak üzere bu davranışsal sorunların olası tüm köklerine bakmayı içerir.
4. Duygular
Duygusal gelişim, duygu ve duyguların ne olduğunu öğrenmeyi, nasıl ve neden olduğunu anlamayı, çocuğun kendi ve diğerlerinin duygularını tanımasını ve onları yönetmek için etkili yollar geliştirmesini içerir.
Bu karmaşık süreç bebeklik döneminde başlar ve yetişkinlikte de devam eder.
Bebeklerde tanınabilecek ilk duygular neşe, öfke, hüzün ve korkudur. Daha sonra, çocuklukta benlik duygusu gelişmeye başladığında, utangaçlık, heyecan, suçluluk, gurur ve empati gibi daha karmaşık duygular ortaya çıkar.
Duygusal tepkiler de, onları yönetmek için kullanılan stratejiler gibi değişir.
Duyguları düzenlemeyi öğrenmek, bazı çocuklar için diğerlerinden daha zor olabilir.
Bu, her çocuğun sahip olduğu, kendi duygusal mizacından dolayı olabilir - bazı çocuklar duyguları daha yoğun ve kolay hisseder, duygusal olarak daha tepkisel olur ve bu onların sakinleşmesini zorlaştırır.
Duygusal olarak dürtüsel olan çocuklar, diğer çocuklardan daha hızlı ve kolay bir şekilde endişelenme eğilimindedir. Öyleyse, çocuk psikoloğunun görevi, çocuğun duygularını ifade etmekte veya düzenlemekte zorluk çekmesinin nedenlerini belirlemek ve duygularını kabul etmeyi öğrenmesini sağlamak ve duygularla davranış arasındaki bağlantıları anlaması için ve onları yönetebilmesi için stratejiler geliştirmektir.
5. Sosyalleşme
Sosyal gelişim duygusal gelişim ile yakından ilişkilidir. Basitçe ifade edersek, sosyalleşme, çocukların diğerleriyle etkili bir şekilde ilişki kurmalarını; aile, okul ve topluma olumlu yollarla katkıda bulunmalarını, değerleri ile bilgi ve becerilerini paylaşmalarını içerir.
Süreç doğumdan kısa bir süre sonra başlayıp yetişkinlikte de devam etse de, erken çocukluk yaşı sosyalleşme için çok önemli bir dönemdir.
Çocukların tecrübe ettiği ilk ve en önemli ilişkileri ve yaşamları boyunca sahip olacakları ilişki kurma biçimlerinin belirleyicileri ebeveynleri ya da birincil bakıcılarıdır. Bu ilişkinin kalitesi ve biçimi daha sonraki sosyal gelişim üzerinde önemli bir etkiye sahiptir.
Akranları ile ilişkilerinde çocuklar, diğer çocuklarla sosyal etkileşimlere nasıl başlayacağını ve sürdüreceğini; kaçınma, uzlaşma ve pazarlık gibi çatışma yönetme becerileri edinmeyi öğrenirler.
Oyun, aynı zamanda karşılıklı, bazen karmaşık, amaçların, eylemlerin ve anlayışın koordinasyonunu içerir. Bu deneyimler sayesinde çocuklar, ebeveynleri tarafından belirlenen iletişim becerilerine ek, arkadaşlık ilişkileri geliştirerek, büyürler.
Yaşa uygun sosyal becerilerin geliştirilememesine neden olabilecek faktörler; çocuğa verilen güven, sevgi ve şefkatten, ailenin sosyo-ekonomik durumuna kadar her şeyi içerir.
Beklenen şekilde sosyalleşemeyen çocuklar, başkalarıyla tatmin edici ilişkiler kurmakta ve sürdürmekte güçlük çekerler.
Çocuklarla çalışırken psikoloğun ele almayı amaçladığı alanlar, düşmanca veya saldırgan dürtüleri engellemek ve bunun yerine sosyal olarak uygun yollarla kendini ifade etmeyi desteklemek; sosyal yapıcı eylemlerde bulunmayı (yardım etmek, ilgi göstermek ve başkalarıyla paylaşmak gibi) ve sağlıklı bir benlik duygusu geliştirmeyi desteklemektir.